Latin Amerika’da
Bir Gezgin: Latin Amerika Güncesi (22)
Şili’de Üçüncü Gün: Isınma Turları
Dr.
Ulaş Başar Gezgin, 19 Haziran 2012, İquique, Şili
Bu satırları yazarken, anason çayı içiyorum. Üstüne de,
Türkiye’deki ıhlamurla birebir aynı olan Şili ıhlamurundan içeceğim.
Şilili Gazeteciyle...
Öğleleyin dışarı çıkarken, “müziğin götürdüğü yere git”
felsefesini uyguladım yine. Hemen köşedeki tanıdık müzik, neredeyse 20 yıldır
dinlediğim İnti İllimani’nin parçalarından biriydi. “İnti İllimani değil mi?”
diye sordum garsona; ve tahminimin tuttuğunu görünce, daha sonra yemek için
döneceğimi söyledim. İnti İllimani’yi çalan bir lokantanın başımızın üstünde
yeri var; şimdiye kadar olmamışsa olmalı.
Kitapçı amcaya gidiyorum. Ona Vietnam rozetlerinden
veriyorum. Seviniyor. Latin Amerika’da ilk kez, bu rozetleri sevebilecek bir
Latin Amerikalı’yla karşılaşıyorum. Bir tost yiyorum ve amcanın acılı
çorbasından içiyorum orada. Bir de, sesim açılsın diye, Peru balı boca ettiği
limonlu çay. O arada, “sen buradayken, Şilili yazarlarla ve şairlerle
tanışmalısın” diyor; “bana anlattıklarını onlara da anlat.” Birlikte, bir
yazara e-posta atıp yarın akşam yemeğine çağırıyoruz. “Lütfen tüm şair ya da
yazar arkadaşlarınızı çağırın” diyoruz. Bunu, kültürlerarası bir dostluk
toplantısı gibi düşünüyoruz. Sonra, “seni gazetecilerle de tanıştırayım.
Anlattıkların, onlara da ilginç gelecektir.” diyor. Bir ara kayboluyor; sonra, genç
bir gazeteciyle dönüyor yanında. Gazeteci arkadaş, benimle söyleşi yapıyor ve
fotoğrafımı çekiyor. Haberin, önümüzdeki günlerde çıkacağını söylüyor.
Şililerle sohbet ediyorum. “Gabriela Mistral, Pablo
Neruda’dan daha iyi” diyorlar. Mistral’in çocuk şiirlerini okumuştum daha önce;
ama büyükler için müthiş şiirleri de varmış. İlk fırsatta okunmalı. Konu,
siyasete geliyor. Özetle şunları öğreniyorum:
- Şili’de demokrasi var. Devleti eleştirmek serbest.
Bunun için kimse hapse atılmaz. Hapiste gazeteci yok.
- Daha önceki devlet başkanı, solcuydu; şimdiki, sağcı.
Önceki, yoksul için çalışırdı; şimdiki, zenginlerin adamı.
- Şili’de askerlik de oy vermek de zorunlu değil.
İnsanlar, bir işi gönüllü yaptıklarında, herkes için daha iyi oluyor.
Bir Katliam Anısıdır Aslında İquique
Oradan çıkıp İquique kumsallarını turluyorum. İquique
Limanı, karşımda. İquique, Serbest Bölge uygulamasıyla, Asya ile Latin Amerika
arasında ticaret köprüsü olmuş bir kent. Pasifik üzerinden gelen gemiler, birçok
Asya ürününü vergisiz olarak İquique’ye getiriyor. Mallar, buradan, tüm Latin
Amerika’ya satılıyor. Çölün eriyen madenlerinden sonra, bu Serbest Bölge,
İquique’nin temel gelir kaynağı oluyor.
Kıyıda yürüyorum. Vietnam kıyıları ve Akdeniz/Ege
kıyıları kadar güzel olmasa da, deniz (okyanus), insanı kendine getiriyor
havasıyla ve ucu bucağı görünmeyen enginliğiyle. Bugün 200 bin kişilik olan
kentte, İ.Ö. 7000’e kadar geriye giden yerleşim var. Atacama’da bulunan
madenlerle kalkınan kent, uzun yıllar, Peru’nun bir parçası. 1879’daki Pasifik
Savaşı’nda Şili’nin eline geçiyor. Savaşta, İquique Muharebesi, kilit bir rol
oynuyor. Bu savaşın yıldönümü, Şili’de ‘Donanma Günü’ adıyla resmi tatil. Öte
yandan, İquique, 1907’de gösteri yapan işçilere ateş açan askerlerin öldürdüğü
500-2,000 işçi nedeniyle, tarihte, kötü bir yere de sahip. Şilili müzik grubu
Quilapayun’un, bu katliamı konu alan uzun bir şarkısı var (37:34 dakika
uzunluğundaki roman-şarkı, Youtube’da dört bölüm olarak var. İlk bölüm için bkz:
http://www.youtube.com/watch?v=El-PYclXM6w).
Şarkıda anlatıldığı üzere, öldürülenler, çölde çalışan maden ve tuzla işçileri
ve yakınları.
Tsunami Kimleri Vuracak?
İquique’de etnik olarak başı çekenler şöyle: Hırvatlar,
İtalyanlar, Yunanlar, Çinliler, Araplar, Perulular, Bolivyalılar, Britanyalılar
ve Fransızlar. Şehrin merkezi olarak kabul edilen Prat Meydanı’nda bir Hırvat
yapısı var. Perulular ve Bolivyalılar, genellikle işçi; Çinlilerse ticaret
yapıyor ve lokanta işletiyor. Yol üstünde, bir Arap okulu görüyorum (bkz. http://www.iqraschool.cl/ ). Aynı tarafta,
birkaç üniversite de var. İquique’deki üniversiteler şunlar:
- Universidad Arturo Prat (http://www.unap.cl
)
- Universidad Santo Tomas (http://www.santotomas.cl/ )
- Universidad Bolivariana (http://www.ubolivariana.cl )
- Universidad Tarapacá (http://www.uta.cl/
)
- Universidad del Mar (http://www.udelmar.cl/
)
Yol üstünde görüyorum bunların ilk üçünü. Amerikalar
Parkı’na düşüyor yolum sonra (Parque Las Américas). Burada, okyanus kıyısında,
Güney ve Orta Amerika ülkelerinin bayrakları dalgalanıyor. Kıyıdan karaya doğru,
birçok tsunami uyarısı tabelası var. Deprem kuşağında olan bir kent olarak,
İquique, pek tekin bir yer değil aslında. Bir gün, dalgalar, tümüyle yutabilir
bu dağlarla kıyı arasına sıkışmış şirin kenti. Zenginler, kıyıya yakın;
yoksullarsa, dağ eteklerine doğru oturuyor. Bir kapitalist planla(ma)ma
klasiği. Demek ki, tsunami, önce zenginleri vuracak.
Yolda birçok 100x ciento Social duyurusu görüyorum. Bu,
yoksullukla mücadele programıymış (bkz. http://100xcientosocial.com/
). Meksika Sirki var, ileride. Ve sonunda dönüp Jumbo Süpermarketi’ne
giriyorum. Bu, Şili’de girdiğim ilk süpermarket (bkz. http://www.jumbo.cl ). Şunlar dikkatimi çekiyor
burada:
Şili Çayları
1 Dolar’dan daha düşük bir paraya (429 Peso), Şili ürünü
çaylar var (markası, Supremo, bkz. http://www.supremo.cl/productos.html
). Bu çaylar içinde, bilinen bitki çayları yanında, ıhlamur (hierba tilo/lindo)
ve anason çayı da (anis) var. Şili, Türkiye dışında, pazarda ıhlamur bulabildiğim
tek ülke şimdiye kadar. Ayrıca, nane çayı (mento), ballı yasemin (manzanilla
con miel), kuşburnu çayı (rosa mosqueta), melissa otu (toronjil), Güney Amerika
limonu çayı (cedron), Şili çayı (boldo), öksürük için kullanılan sinir otu çayı
(paico/llanten) ve bailahuen (bunun Türkçesi’ni bulamadım) dikkatimi çekiyor. Bunun
dışında, Malezya’da bol bol içtiğim, Şili ürünü olan, ‘And Bahçeleri’ adlı
organik olarak üretilen çayları görüyorum (Garden of the Andes, bkz. http://www.gardenoftheandes.com ).
Yurtdışı için üretilen bu çaylar, yaklaşık 2 Dolar (949 Peso). Ayrıca, Çin ve
Japonya çayları, ve Lipton (499-999 Peso), Dilmah (1,889-3,789 Peso) ve
Twinings (4,889 Peso) markaları var.
Şili Meyveleri
Manav tarafına geçiyorum. En ucuz meyve, kivi (kilosu,
399 Peso). Sonra armut. En pahalı meyve, dünyada yalnızca And Dağları ve
çevresinde yetişen chirimoya (kilosu, 4990 Peso; bkz. http://es.wikipedia.org/wiki/Annona_cherimola
). Chirimoya, Asya’da yaygın olan ‘soursop’ adlı meyveye benziyor ama değil
(bkz. http://en.wikipedia.org/wiki/Soursop
). Meyvelerde Türkiye’de bulunanlara ek olarak, bulunmayan kimi tropikal
meyveler var. Ayva görüyorum; Asya’da yoktu. Elmanın armut kadar ucuzu da var,
pahalısı da var. Çeşit çeşit avokado var (palta). Boynuzlu kavun (fruto del
paraiso) olarak adlandırılan meyveyi ilk kez Şili’de görüyorum (bkz. http://tr.wikipedia.org/wiki/Cucumis_metuliferus
). Bir diğer dikkat çekici olan, İspanyolca’da ‘tuna’ olarak adlandırılan ve
Türkçe’de ‘Frenk İnciri, Mısır İnciri, Kaktüs Meyvesi, Kaynana Dili’ vb.
adlarla geçen meyve (bkz. http://territoriodragon.blogspot.com/2012/05/la-tuna-una-fruta-que-descubrir.html
). Ancak, Şili’dekiler, daha büyük. Küçük, yumuşak guavalar (guayaba), küçük
papayalar ve cennet hurmaları (mancaqui) da var.
Şili Sebzeleri
Sebzeler, Türkiye’dekilerle tümüyle aynı. En ucuz
sebzeler: Soğan, maydanoz, patlıcan, enginar, dolmalık (kırmızı ve yeşil) biber
(bunlar, 299-399 Peso aralığındaki meyveler). En pahalı sebze, mini domates
(kilosu, 4790 Peso). And Dağları’na ve Orta Amerika’ya özgü olan mor mısır
(maiz morado, bkz. http://luna9lunaverde.blogspot.com/2011/04/el-maiz-morado.html
), dikkat çekici olanlar arasında. Tatlı patates var. Meyveden çok sebze
niteliği taşıyan, yemeklerde kullanılan, platano adlı büyük, sert muzları da
analım. Ayrıca, kestane püresi satılması ilginç. Güney Kore’de de kestane
dondurması vardı. (Burada, meyve-sebze ayrımında, anlatım kolaylığı açısından, bilimsel
ölçüleri kullanmaktan geri durdum. Halkın ‘meyve’ dediği kimi doğa ürünleri, bilimsel
açıdan, meyve değil; aynısı, sebzeler için de geçerli.)
Başka Neler Var?
Ekmek çeşitleri, muhteşem. Peru ekmeğinden Alman ekmeğine
kadar çok çeşit ekmek var. Çok çeşit peynir, salam, sucuk, sosis,
jambon yanında, Türk usulü turşu görüyoruz. Asya’da bunu bulmak olanaksızdı;
onun yerine, Kore turşusu (kimchi) yerdik. Çok hoş deniz ürünü salataları var. Satılan
salatalardan biri, Moğol eti (carne Mongoliano). Dünyanın birçok ülkesinde
bilinen bu et pişirme yönteminin Moğollarla bir ilgisi yok; ama adı öyle
kalmış. Bu, bana, yıllar önce Vietnam’da keşfettiğim Moğol lokantasını anımsattı.
Evimin yakınında yeni açılan lokantaya gittim; menüye baktım; hiç bir Moğol
yemeği yok. Meğer tabelacı, ‘Magnolia’yı ‘Mongolia’ diye yanlış yazmış da
değiştirmemişler.:)
Kızarmış tüm tavuk (Pollo Asado), 3590 Peso
(yaklaşık 7 Dolar). Şili’nin aktarı, Herbal Chile. Süpermarkette ürünlerini
gördükten sonra, genelağa bakıyorum ve ürün listelerini buluyorum (bkz. http://www.herbalchile.com/ ). Çıkarken,
Arjantin’de olduğu gibi, Şili’de de, gazlı su-gazsız su ayrımı (maden
suyu-normal su) yapıldığını görüyorum. Etiketi dikkatli okumalı. Süpermarketten,
anason çayı, ıhlamur, karışık ot çayı, bisküvi, meyve ve sebze tartı (pastel
verdura, bkz. http://www.sigojoven.com/grupos/hoy_cocinas/articulo/pastel-de-queso-y-verdura
) alıyorum. Kredi kartı kabul ediyorlar. Çok iyi.
Venezuela
Hazırlığı
Hızlı
hareket etmeliyim. Amcayla akşam yemeği yiyeceğiz. Gecikmesem iyi olur.
Dönüşte, motorlu araçlara kapalı olan Baquedano Sokağı’na giriyorum. Sokak,
otelime ve meydana çıkıyor. Hoş bir sokak. Okullar, kültür merkezleri ve
lokantalar, burada; ancak, pek hareketli değil. Tramvay var; ama çalıştığını
henüz görmedim. Amcanın kapısını çalıyorum. Kahvenin üstünde oturduğunu
söylemişti. Birkaç kez çalıyorum; ama açan olmuyor. Meydana dönüp bugün İnti
İllimani çaldığını duyduğum lokantaya giriyorum. Izgara et ekmeği içinde,
salata olarak, domates ve kıvırcık yanında, avokado var. Çok severim avokadoyu.
Doyurucu bir sandviç. 2,800 Peso (yaklaşık 6 Dolar). Tam adı, Churrasca
completa. Yanında çay içiyorum (1000 Peso, 2 Dolar). Meydanın tam da
göbeğindeyim. İnsanları gözlemlemek için güzel bir ortam.
Eve
dönüp Venezuela biletlerine bakıyorum. Bir Panama şirketi olan Copa Air’in, en
ucuz Santiago-Caracas uçuşunu yaptığını görüyorum (bkz. http://www.copaair.com ). Venezuela üstüne
yazacağım kitabın içeriği üstüne düşünüyorum saatlerce.
Bugünün
parçası, İquique’de katledilen işçiler için, Quilapayun’dan gelsin (bu parçada,
işçi dostu bir devdir sözkonusu olan; bir kurtarıcıdır o, hantal ve adil.
Afrika ezgilerinin ağırlığı görülüyor) :
Malembe
Getiriyorum Malembe’mi
Dürsün diye defterini,
Onca ölüme neden olmuş
O dört generalin.
Malembe, Malembe,
Oy Malembe, Malembe.
Çözmek için sorunları, Malembe, Malembe.
Hainler için, Malembe, Malembe.
Faşistler için, Malembe, Malembe.
Goriller için, Malembe, Malembe.
Malembe, iyi birşey
Adiller ve dürüstler için,
Ama kötü ve zararlı
Tüm o alçaklar için.
Adaletin kılıcı Malembe
İşçilerindir o,
Kaçacak yerleri yok
Hainlerin.
Quilapayun, Şilili grup, 1975
İspanyolca’dan çeviren: Ulaş Başar Gezgin, 17 Nisan 2012
Şuradan dinlenebilir: http://www.youtube.com/watch?v=Ngy14JIOaZo
(Ne yazık ki 1975’teki sürümü, Youtube’da çıkmıyor.)
Dr.
Ulaş Başar Gezgin
Facebook/Yüzdefteri: http://www.facebook.com/gezginulas
Facebook/Yüzdefteri Yazar
Sayfası: http://www.facebook.com/Ulas.Basar.Gezgin
Ulas Basar
Gezgin Okurları: http://www.facebook.com/groups/214939625258670/
Twitter:http://twitter.com/#!/gezginulas
E-mail: ulasbasar@gmail.com
2011 Sonrasındaki Şiirler: http://gezginulas.blogspot.com
Kendi
Sesinden Şiir Kaydı: http://soundcloud.com/ulas-basar-gezgin
Gezgin Kaynakça (Tüm
Yapıtları):
No comments:
Post a Comment