Wednesday, June 20, 2012

Şili’de Üçüncü Gün: Isınma Turları


Latin Amerika’da Bir Gezgin: Latin Amerika Güncesi (22)

Şili’de Üçüncü Gün: Isınma Turları

Dr. Ulaş Başar Gezgin, 19 Haziran 2012, İquique, Şili

Bu satırları yazarken, anason çayı içiyorum. Üstüne de, Türkiye’deki ıhlamurla birebir aynı olan Şili ıhlamurundan içeceğim.


Şilili Gazeteciyle...

Öğleleyin dışarı çıkarken, “müziğin götürdüğü yere git” felsefesini uyguladım yine. Hemen köşedeki tanıdık müzik, neredeyse 20 yıldır dinlediğim İnti İllimani’nin parçalarından biriydi. “İnti İllimani değil mi?” diye sordum garsona; ve tahminimin tuttuğunu görünce, daha sonra yemek için döneceğimi söyledim. İnti İllimani’yi çalan bir lokantanın başımızın üstünde yeri var; şimdiye kadar olmamışsa olmalı.

Kitapçı amcaya gidiyorum. Ona Vietnam rozetlerinden veriyorum. Seviniyor. Latin Amerika’da ilk kez, bu rozetleri sevebilecek bir Latin Amerikalı’yla karşılaşıyorum. Bir tost yiyorum ve amcanın acılı çorbasından içiyorum orada. Bir de, sesim açılsın diye, Peru balı boca ettiği limonlu çay. O arada, “sen buradayken, Şilili yazarlarla ve şairlerle tanışmalısın” diyor; “bana anlattıklarını onlara da anlat.” Birlikte, bir yazara e-posta atıp yarın akşam yemeğine çağırıyoruz. “Lütfen tüm şair ya da yazar arkadaşlarınızı çağırın” diyoruz. Bunu, kültürlerarası bir dostluk toplantısı gibi düşünüyoruz. Sonra, “seni gazetecilerle de tanıştırayım. Anlattıkların, onlara da ilginç gelecektir.” diyor. Bir ara kayboluyor; sonra, genç bir gazeteciyle dönüyor yanında. Gazeteci arkadaş, benimle söyleşi yapıyor ve fotoğrafımı çekiyor. Haberin, önümüzdeki günlerde çıkacağını söylüyor.

Şililerle sohbet ediyorum. “Gabriela Mistral, Pablo Neruda’dan daha iyi” diyorlar. Mistral’in çocuk şiirlerini okumuştum daha önce; ama büyükler için müthiş şiirleri de varmış. İlk fırsatta okunmalı. Konu, siyasete geliyor. Özetle şunları öğreniyorum:
- Şili’de demokrasi var. Devleti eleştirmek serbest. Bunun için kimse hapse atılmaz. Hapiste gazeteci yok.
- Daha önceki devlet başkanı, solcuydu; şimdiki, sağcı. Önceki, yoksul için çalışırdı; şimdiki, zenginlerin adamı.
- Şili’de askerlik de oy vermek de zorunlu değil. İnsanlar, bir işi gönüllü yaptıklarında, herkes için daha iyi oluyor.


Bir Katliam Anısıdır Aslında İquique

Oradan çıkıp İquique kumsallarını turluyorum. İquique Limanı, karşımda. İquique, Serbest Bölge uygulamasıyla, Asya ile Latin Amerika arasında ticaret köprüsü olmuş bir kent. Pasifik üzerinden gelen gemiler, birçok Asya ürününü vergisiz olarak İquique’ye getiriyor. Mallar, buradan, tüm Latin Amerika’ya satılıyor. Çölün eriyen madenlerinden sonra, bu Serbest Bölge, İquique’nin temel gelir kaynağı oluyor.

Kıyıda yürüyorum. Vietnam kıyıları ve Akdeniz/Ege kıyıları kadar güzel olmasa da, deniz (okyanus), insanı kendine getiriyor havasıyla ve ucu bucağı görünmeyen enginliğiyle. Bugün 200 bin kişilik olan kentte, İ.Ö. 7000’e kadar geriye giden yerleşim var. Atacama’da bulunan madenlerle kalkınan kent, uzun yıllar, Peru’nun bir parçası. 1879’daki Pasifik Savaşı’nda Şili’nin eline geçiyor. Savaşta, İquique Muharebesi, kilit bir rol oynuyor. Bu savaşın yıldönümü, Şili’de ‘Donanma Günü’ adıyla resmi tatil. Öte yandan, İquique, 1907’de gösteri yapan işçilere ateş açan askerlerin öldürdüğü 500-2,000 işçi nedeniyle, tarihte, kötü bir yere de sahip. Şilili müzik grubu Quilapayun’un, bu katliamı konu alan uzun bir şarkısı var (37:34 dakika uzunluğundaki roman-şarkı, Youtube’da dört bölüm olarak var. İlk bölüm için bkz: http://www.youtube.com/watch?v=El-PYclXM6w). Şarkıda anlatıldığı üzere, öldürülenler, çölde çalışan maden ve tuzla işçileri ve yakınları.


Tsunami Kimleri Vuracak?

İquique’de etnik olarak başı çekenler şöyle: Hırvatlar, İtalyanlar, Yunanlar, Çinliler, Araplar, Perulular, Bolivyalılar, Britanyalılar ve Fransızlar. Şehrin merkezi olarak kabul edilen Prat Meydanı’nda bir Hırvat yapısı var. Perulular ve Bolivyalılar, genellikle işçi; Çinlilerse ticaret yapıyor ve lokanta işletiyor. Yol üstünde, bir Arap okulu görüyorum (bkz. http://www.iqraschool.cl/ ). Aynı tarafta, birkaç üniversite de var. İquique’deki üniversiteler şunlar:
- Universidad Arturo Prat (http://www.unap.cl )
- Universidad Santo Tomas (http://www.santotomas.cl/ )
- Universidad Bolivariana (http://www.ubolivariana.cl )
- Universidad Tarapacá (http://www.uta.cl/ )
- Universidad del Mar (http://www.udelmar.cl/ )

Yol üstünde görüyorum bunların ilk üçünü. Amerikalar Parkı’na düşüyor yolum sonra (Parque Las Américas). Burada, okyanus kıyısında, Güney ve Orta Amerika ülkelerinin bayrakları dalgalanıyor. Kıyıdan karaya doğru, birçok tsunami uyarısı tabelası var. Deprem kuşağında olan bir kent olarak, İquique, pek tekin bir yer değil aslında. Bir gün, dalgalar, tümüyle yutabilir bu dağlarla kıyı arasına sıkışmış şirin kenti. Zenginler, kıyıya yakın; yoksullarsa, dağ eteklerine doğru oturuyor. Bir kapitalist planla(ma)ma klasiği. Demek ki, tsunami, önce zenginleri vuracak.

Yolda birçok 100x ciento Social duyurusu görüyorum. Bu, yoksullukla mücadele programıymış (bkz. http://100xcientosocial.com/ ). Meksika Sirki var, ileride. Ve sonunda dönüp Jumbo Süpermarketi’ne giriyorum. Bu, Şili’de girdiğim ilk süpermarket (bkz. http://www.jumbo.cl ). Şunlar dikkatimi çekiyor burada:




Şili Çayları

1 Dolar’dan daha düşük bir paraya (429 Peso), Şili ürünü çaylar var (markası, Supremo, bkz. http://www.supremo.cl/productos.html ). Bu çaylar içinde, bilinen bitki çayları yanında, ıhlamur (hierba tilo/lindo) ve anason çayı da (anis) var. Şili, Türkiye dışında, pazarda ıhlamur bulabildiğim tek ülke şimdiye kadar. Ayrıca, nane çayı (mento), ballı yasemin (manzanilla con miel), kuşburnu çayı (rosa mosqueta), melissa otu (toronjil), Güney Amerika limonu çayı (cedron), Şili çayı (boldo), öksürük için kullanılan sinir otu çayı (paico/llanten) ve bailahuen (bunun Türkçesi’ni bulamadım) dikkatimi çekiyor. Bunun dışında, Malezya’da bol bol içtiğim, Şili ürünü olan, ‘And Bahçeleri’ adlı organik olarak üretilen çayları görüyorum (Garden of the Andes, bkz. http://www.gardenoftheandes.com ). Yurtdışı için üretilen bu çaylar, yaklaşık 2 Dolar (949 Peso). Ayrıca, Çin ve Japonya çayları, ve Lipton (499-999 Peso), Dilmah (1,889-3,789 Peso) ve Twinings (4,889 Peso) markaları var.


Şili Meyveleri

Manav tarafına geçiyorum. En ucuz meyve, kivi (kilosu, 399 Peso). Sonra armut. En pahalı meyve, dünyada yalnızca And Dağları ve çevresinde yetişen chirimoya (kilosu, 4990 Peso; bkz. http://es.wikipedia.org/wiki/Annona_cherimola ). Chirimoya, Asya’da yaygın olan ‘soursop’ adlı meyveye benziyor ama değil (bkz. http://en.wikipedia.org/wiki/Soursop ). Meyvelerde Türkiye’de bulunanlara ek olarak, bulunmayan kimi tropikal meyveler var. Ayva görüyorum; Asya’da yoktu. Elmanın armut kadar ucuzu da var, pahalısı da var. Çeşit çeşit avokado var (palta). Boynuzlu kavun (fruto del paraiso) olarak adlandırılan meyveyi ilk kez Şili’de görüyorum (bkz. http://tr.wikipedia.org/wiki/Cucumis_metuliferus ). Bir diğer dikkat çekici olan, İspanyolca’da ‘tuna’ olarak adlandırılan ve Türkçe’de ‘Frenk İnciri, Mısır İnciri, Kaktüs Meyvesi, Kaynana Dili’ vb. adlarla geçen meyve (bkz. http://territoriodragon.blogspot.com/2012/05/la-tuna-una-fruta-que-descubrir.html ). Ancak, Şili’dekiler, daha büyük. Küçük, yumuşak guavalar (guayaba), küçük papayalar ve cennet hurmaları (mancaqui) da var.


Şili Sebzeleri

Sebzeler, Türkiye’dekilerle tümüyle aynı. En ucuz sebzeler: Soğan, maydanoz, patlıcan, enginar, dolmalık (kırmızı ve yeşil) biber (bunlar, 299-399 Peso aralığındaki meyveler). En pahalı sebze, mini domates (kilosu, 4790 Peso). And Dağları’na ve Orta Amerika’ya özgü olan mor mısır (maiz morado, bkz. http://luna9lunaverde.blogspot.com/2011/04/el-maiz-morado.html ), dikkat çekici olanlar arasında. Tatlı patates var. Meyveden çok sebze niteliği taşıyan, yemeklerde kullanılan, platano adlı büyük, sert muzları da analım. Ayrıca, kestane püresi satılması ilginç. Güney Kore’de de kestane dondurması vardı. (Burada, meyve-sebze ayrımında, anlatım kolaylığı açısından, bilimsel ölçüleri kullanmaktan geri durdum. Halkın ‘meyve’ dediği kimi doğa ürünleri, bilimsel açıdan, meyve değil; aynısı, sebzeler için de geçerli.)



Başka Neler Var?

Ekmek çeşitleri, muhteşem. Peru ekmeğinden Alman ekmeğine kadar çok çeşit ekmek var. Çok çeşit peynir, salam, sucuk, sosis, jambon yanında, Türk usulü turşu görüyoruz. Asya’da bunu bulmak olanaksızdı; onun yerine, Kore turşusu (kimchi) yerdik. Çok hoş deniz ürünü salataları var. Satılan salatalardan biri, Moğol eti (carne Mongoliano). Dünyanın birçok ülkesinde bilinen bu et pişirme yönteminin Moğollarla bir ilgisi yok; ama adı öyle kalmış. Bu, bana, yıllar önce Vietnam’da keşfettiğim Moğol lokantasını anımsattı. Evimin yakınında yeni açılan lokantaya gittim; menüye baktım; hiç bir Moğol yemeği yok. Meğer tabelacı, ‘Magnolia’yı ‘Mongolia’ diye yanlış yazmış da değiştirmemişler.:)

 Kızarmış tüm tavuk (Pollo Asado), 3590 Peso (yaklaşık 7 Dolar). Şili’nin aktarı, Herbal Chile. Süpermarkette ürünlerini gördükten sonra, genelağa bakıyorum ve ürün listelerini buluyorum (bkz. http://www.herbalchile.com/ ). Çıkarken, Arjantin’de olduğu gibi, Şili’de de, gazlı su-gazsız su ayrımı (maden suyu-normal su) yapıldığını görüyorum. Etiketi dikkatli okumalı. Süpermarketten, anason çayı, ıhlamur, karışık ot çayı, bisküvi, meyve ve sebze tartı (pastel verdura, bkz. http://www.sigojoven.com/grupos/hoy_cocinas/articulo/pastel-de-queso-y-verdura ) alıyorum. Kredi kartı kabul ediyorlar. Çok iyi.


Venezuela Hazırlığı

Hızlı hareket etmeliyim. Amcayla akşam yemeği yiyeceğiz. Gecikmesem iyi olur. Dönüşte, motorlu araçlara kapalı olan Baquedano Sokağı’na giriyorum. Sokak, otelime ve meydana çıkıyor. Hoş bir sokak. Okullar, kültür merkezleri ve lokantalar, burada; ancak, pek hareketli değil. Tramvay var; ama çalıştığını henüz görmedim. Amcanın kapısını çalıyorum. Kahvenin üstünde oturduğunu söylemişti. Birkaç kez çalıyorum; ama açan olmuyor. Meydana dönüp bugün İnti İllimani çaldığını duyduğum lokantaya giriyorum. Izgara et ekmeği içinde, salata olarak, domates ve kıvırcık yanında, avokado var. Çok severim avokadoyu. Doyurucu bir sandviç. 2,800 Peso (yaklaşık 6 Dolar). Tam adı, Churrasca completa. Yanında çay içiyorum (1000 Peso, 2 Dolar). Meydanın tam da göbeğindeyim. İnsanları gözlemlemek için güzel bir ortam.

Eve dönüp Venezuela biletlerine bakıyorum. Bir Panama şirketi olan Copa Air’in, en ucuz Santiago-Caracas uçuşunu yaptığını görüyorum (bkz. http://www.copaair.com ). Venezuela üstüne yazacağım kitabın içeriği üstüne düşünüyorum saatlerce.

Bugünün parçası, İquique’de katledilen işçiler için, Quilapayun’dan gelsin (bu parçada, işçi dostu bir devdir sözkonusu olan; bir kurtarıcıdır o, hantal ve adil. Afrika ezgilerinin ağırlığı görülüyor) :


Malembe

Getiriyorum Malembe’mi
Dürsün diye defterini,
Onca ölüme neden olmuş
O dört generalin.

Malembe, Malembe,
Oy Malembe, Malembe.
Çözmek için sorunları, Malembe, Malembe.
Hainler için, Malembe, Malembe.
Faşistler için, Malembe, Malembe.
Goriller için, Malembe, Malembe.

Malembe, iyi birşey
Adiller ve dürüstler için,
Ama kötü ve zararlı
Tüm o alçaklar için.

Adaletin kılıcı Malembe
İşçilerindir o,
Kaçacak yerleri yok
Hainlerin.


Quilapayun, Şilili grup, 1975
İspanyolca’dan çeviren: Ulaş Başar Gezgin, 17 Nisan 2012
(Ne yazık ki 1975’teki sürümü, Youtube’da çıkmıyor.)




  
Dr. Ulaş Başar Gezgin
Latin Amerika’da Bir Gezgin: http://latinamerikadabirgezgin.blogspot.com/
Facebook/Yüzdefteri: http://www.facebook.com/gezginulas  
Facebook/Yüzdefteri Yazar Sayfası: http://www.facebook.com/Ulas.Basar.Gezgin
Ulas Basar Gezgin Okurları:  http://www.facebook.com/groups/214939625258670/ 
E-mail: ulasbasar@gmail.com  
2011 Sonrasındaki Şiirler: http://gezginulas.blogspot.com 
Kendi Sesinden Şiir Kaydı: http://soundcloud.com/ulas-basar-gezgin
Gezgin Kaynakça (Tüm Yapıtları): 

No comments:

Post a Comment