Wednesday, June 6, 2012

Buenos Aires’ten İlk İzlenimler


 Latin Amerika’da Bir Gezgin: Latin Amerika Güncesi (8)

Buenos Aires’ten İlk İzlenimler

Dr. Ulaş Başar Gezgin, 6 Haziran 2012, Buenos Aires

Otobüs, Buenos Aires’e 14:10’da vardı. Etiketleri verip çantaları aldım. Terminale girmek için, bütün otobüslerin çıkışında, çantalar tek tek aranıyordu. Neyse ki bir terslik olmadan geçtim. İlk iş olarak, Dolar bozdurup Arjantin Pesosu almalıydım. Bir gezi rehberinden, Buenos Aires Otobüs Terminali’nde, kentin göbeği olan Plaza de Mayo’ya (Mayıs Meydanı; uzun adıyla, 25 Mayıs Meydanı) metro (‘subte’ olarak adlandırılıyor) olduğunu okumuştum. Otel ayırtmamıştım; gidince bakacaktım. Ancak, metro için, Arjantin Pesosu gerekiyordu. Çevreye bakındım; ama döviz bürosu göremedim. Danışma’ya sordum; “terminalde döviz bürosu yok”dediler. Ne yapacaktım? ‘Remis’ denilen taksilere binebilirdim; onlar, herhalde Brezilya parası kabul ederlerdi ya da dolar belki. Cebimde, Brezilya parası vardı biraz; bana, tüm Latin Amerika’da bu paranın kullanılabildiği söylendiği için. Remis’leri bulmak, kolaydı. Zaten, onlar, sizi buluyorlardı ya da terminal çıkışında bekliyorlardı. Fakat kazıklanma olasılığı yüksekti. Danışma’nın söylediğine aldırmadan, sağa sola bakındım; ikinci kata çıktım ve burada bir banka olduğunu keşfettim (Banco de la Ciudad de Buenos Aires). Danışma’daki sivri zekalı, bunu bana söylememişti. Neyse ki kendim bulmuştum. Kapıdaki güvenlik, çok ciddiydi. Sanki soyguna gelmişim gibi kuşkuyla bakıyordu. Para bozduracağımı söyleyince içeri aldı. Biraz sıra bekledim; 1 Dolar’a 4.48 Peso gelecek biçimde para bozdurdum. İşte artık metroya binebilirdim. Benden sonra gelecek arkadaşlar! Yolculuğunuzu sakın haftasonuna denk getirmeyin. Para bozduramayıp taksicilere mahkum olursunuz.

                                                                                                          
Asker Diz Çöker Ateş Eder

Ama neredeydi bu metro? Terminal haritasına baktım, görünmüyordu. Dışarı çıkmaya karar verdim. Çıkışta, tepeden tırnağa silahlı iki asker, nöbet tutuyordu. Doğrusu, polisin saklambaç oynadığı Brezilya’dan sonra, bu kadar çok asker gördüğüme şaşırdım. Neden polis değil de asker vardı burada? Sivil yönetim değil mi bu? Gerçekten garip. Dışarı çıktım, tam Eminönü. Bir sürü otobüs durağı, bir sürü yiyecek satıcısı ve sizi alıp götüren bir insan seli. “Almayayım, kalsın” dedim; çünkü metroyu göremiyordum. Geri dönüp nöbetçi askerlere sordum. Aklıma, birden, bir Asya ülkesinde, bir askere adres sorma maceram geldi. Ona yaklaşınca, beni saldırgan sanmış, silahına sarılmış, sonra bırakmıştı. Ondan sonra da, elimdeki adrese bakarken; adresi, farkında olmadan namluyu bana çevirerek tarif etmişti. Güleyim mi ağlayayım mı... O olaydan sonra, “bir daha silahlı külahlı insanlara adres sormam” demiştim; ama bu kez, başka çare yok. İşte bu aklıma geldi ve kendimi tuttum.:) “İleride, sağda” dedi asker. İnsan seline karıştım.





Hoşbulduk Buenos Aires

Bu insan selini sevdim. Kimse, kimseye bakmıyor; satıcılar ya da taksiciler, taciz atışlarında bulunmuyordu. Eşşek kadar bavulla olmama karşın, rahat hareket edebiliyordum. Birçok ülkede, beni böyle çantalı görenler, taksiydi şuydu buydu diye beni çileden çıkarırlardı. Muhteşem bir sömürge yapısı gördüm sağda, daldım içeri. Birkaç dakika sonra, metro olmadığını anladım. Bu, şehirlerarası tren. Yine devam ettim ve sağda ikinci bir muhteşem yapı gördüm. Ne olduğunu anlayamadım; gişeye sordum, trenmiş. Ama metro, aynı yapıda, alt katta. Aşağı indim. Bu durak, Retiro adında. Retiro’dan Constitucion’a gidiyor; yani Emeklilik’ten Anayasa’ya... Duraklardaki espriye bakar mısınız... Bilet, 2.5 Peso’ydu. Zaten Retiro, ilk/son durak olduğundan; bir tek, Constitucion’a doğru gidilebiliyor. Yol üstündeki Avenida de Mayo (Mayıs Caddesi) ile aktarma yapmam gereken Plaza de Mayo (Mayıs Meydanı) arasında kararsız kaldım. Sonunda, yol üstünde olduğundan, Mayıs Caddesi’nde karar kıldım. Burada otellere bakacak; bulamazsam, yeniden metroya binip Mayıs Meydanı’na gidecektim. 4 durak vardı yolda. Buenos Aires Metrosu, trenler kadar eskiydi; insanların yüzleri, tren garları kadar hüzünlüydü. Bu kadar hüzünlü bir kente, metro değil tren yaraşır bana kalırsa. O kısacık yolculukta, 6-7 yaşlarındaki bir kız çocuğu, bir kağıt dağıttı bana ve diğer yolculara. “Yemek için, okul için, süt için paraya ihtiyacım var” gibi birşeyler yazıyordu. Kimisi, geri verdi kağıdı; kimisi para verdi kağıtla birlikte. Biliyordum; topladığı para, ona harcanmayacaktı; ama üzüldüm, Buenos Aires’in beni böyle karşılamasına... Bozuklukları verdim. Ben bu bozuklukları ona değil, Buenos Aires’e verdim. Hoşbulduk Buenos Aires, hoşbulduk.


Bu Gece Buradayım

Mayıs Caddesi’nde indim. Büyüledi beni açıkçası. Bu kadar muhteşem yapılar beklemiyordum (biliyorum, hepsi, köle emeğinin kanlı anıtları; ama yine de, bu kadarını beklemiyordum). Sömürgeciler, Latin Amerika kentlerine pek yatırım yapmamışlar; ne varsa, Avrupa’ya akmış. Ancak, Buenos Aires’e bakınca anlaşılıyor ki; burada yerel bir burjuvazi oluşabilmiş, bu yapıları dikecek sermayeye sahip olan. Caddede bir sürü otel vardı. Tek tek sordum. Görevlilerin çoğunlukla 70 yaş ve üstü olmaları, dikkatimi çekti. “Bunlar, Arjantin ekonomisinin battığı dönemlerde herşeyini yitiren emekliler olmalılar herhalde” diye düşündüm. Rakamlar, 120’den 300’lere kadar çıkıyordu (27-67 Dolar arası). Gezi rehberleri, daha düşük rakamlar verdiğinden, şaşırdım. Ama herhalde Arjantin de, Brezilya gibi hızla pahalılanmış bir ülke. Bütün oteller, tarihsel yapı; asansörleri, tarihsel asansörler. Çok hoşlar. Bu cadde, İstiklal Caddesi’ne benziyor zaten; en büyük fark, motorlu araçlara açık olması. Her neyse... 120’lik otelde kalacaktım; ancak, görevli, “şöyle yaparsan asansör durur vb.” gibi karmaşık açıklamalara başladığından ve odada pencere olmadığını gördüğümden vazgeçtim. Dolaşa dolaşa, 150’lik bir otele geçtim. Bu gece buradayım.


Buenos Aires ve Psikanaliz

Kaldığım otel odasının tavanı, iki oda yüksekliğinde. Şu an kafamı çevirdiğimde, balkondan Mayıs Caddesi’ni görüyorum. Burada kışa çalan bir güz olmasaydı; balkondan, çevreyi izlerdim. Yine de, burada kalırsam; ilerleyen günlerde, insanları izleyip ‘Arjantin’den İnsan Manzaraları’ türünden birşeyler çiziktireceğim. Mini bir televizyon var ve çalışmıyor. Zaten televizyon izleyen biri değilim. Brezilya’daki otelin tersine, buzdolabı var. Sıcak su var. İki yatak var. (Tek yataklı oda yoktu.) Gelip kalmak isteyen var mı? :) Otel, tango geceleriyle ünlü Cafe Tortoni’nin ve dünyaca ünlü tango okulu Ulusal Tango Akademisi’nin karşısı... İlk iki sorun, otelde internet olmaması ve ne Brezilya ne Türkiye ne de Vietnam prizlerinin Arjantin’e uymalarıydı. Çevrede, internetli otelleri araştırdım; en ucuzu, 250 Peso. Yani bir tek internet var diye, 100 Peso  (22 Dolar) fazla ödemek gerekiyor. Mantıksız buldum. Bu otelde kalmaya karar verdim. İnternete, yakındaki bir kahvede çay söyleyerek ücretsiz olarak giriyorum. Gürültülü bir ortam; ama çare yok. Odaya çantaları bıraktıktan sonra, ilk iş olarak internete girip eşe dosta sağsalim vardığımı bildirdim cep telefonumdan. Neyse ki, 32.5 saatlik yolda, pilini harcamamışım. İşte böyle işime yaradı. Eşe dosta vardığımı bildirdikten sonra, Arjantin’e uygun priz aradım. Mayıs Caddesi’ndeki bir kırtasiyede ucuza buldum. Tam çıkarken, masanın üstünde bir duyuru gördüm; şaşırdım ve sevindim. Duyuruda, Freud’un ve tanımadığım bir psikologun yanyana resmi var. Şöyle diyor duyuru: Ermeni Kültür Derneği’nde Psikanalitik Yardım Merkezi. Depresyon, Kaygı, Fobiler vb... Ücretsiz Katılım. Her pazartesi 09:00-13:00 arasında Ermeni Kültür Derneği’nde vb. İlginç...


Bir Samba Çıkmamış Bu Kentten, Hüzün Çıkmış, Tango Çıkmış

Kablo sorununu çözdükten sonra, çevrede avare avare dolaştım. İnsanları gözlemledim; çevredeki yollara girdim. Gördüklerim, şöyle:
- Mayıs Meydanı yakınında, duvara işeyen bir adam gördüm. Bir başkası ise, yola tükürüp geçti gitti.
- Mayıs Caddesi’nin bir ucunda, Mayıs Meydanı; diğer ucunda ise, Kongre Meydanı (Plaza del Congreso) var. Kongre Meydanı’nda, bir yapının üstünde, Evita’nın dev bir silüetini görmek, hoştu.
- İnsanlar, güleryüzlü değil bu kentte ya da burunları fazla mı kalkık?! Bir yerlerde, kendilerini Avrupalı sanan, ancak basbayağı Latin Amerikalı olan Arjantinliler’in bu ikilemleriyle ilgili bolca fıkra olduğunu okumuştum. Belki de önyargıdır bu. Önümüzdeki günlerde göreceğiz.
- Brezilya’da ve Türkiye’de olduğu gibi, her köşe başında bir piyangocu/lotocu var.
- Sokak adları, Latin Amerika ülkelerinin ya da şehirlerinin adları. Örneğin, Peru, Lima, Şili, Cochabamba vb.
- Mayıs Caddesi’nde ondan fazla kitapçı var. Bu kitapçılarda indirim var; kimisi, kapatma nedeniyle kelepir satış yapıyor. 2 TL’ye bir sürü kitap vardı örneğin. Amerikancı Saygon’un düşüşüyle ilgili Fransızca yazılmış ve İspanyolca’ya çevrilip Buenos Aires’te basılmış bol resimli bir kitap gördüm. Neredeyse alıyordum; Amerikancı açıdan yazıldığını görünce bıraktım.
- Gazetecilerde, çok çeşitli dergi, yanyana: Sosyalist dergiler, tarih dergileri, haber dergileri, bol memeli dergiler vb. Bir yerde muhalif olduğunu okuduğum ‘Pagina 12’ (Sayfa 12) adlı günlük gazeteyi aldım. Bir ara inceleyeceğim. 4.5 Peso’ydu; yani 1 Dolar. Tüm gazetecilerde, bir Arjantinli olan Che’nin çıkartmaları satılıyor.
- Sokaklarda çokça asker ve polis var. Bekledikleri bir saldırı mı var acaba?! Yoksa her zaman mı böyle?
- Mayıs Meydanı’nın çevresindeki büyüleyici olan tarihsel yapılarla ilgili bilgi toplayıp bunları tanıtmak istiyorum ileride. Bu yapılar, kente tam bir Avrupa havası vermiş.
- Diğer Latin Amerika kentlerinin tersine, Buenos Aires’te, neredeyse hiç yerliye rastlamadım; Peru Sokağı’ndaki gözümü alacak kadar renkli bereleri ve kaşkolleri satan birkaç satıcı dışında. Nereye sakladınız bu toprakların gerçek sahiplerini? Şehir dışına mı sürdünüz onları, yoksa ülke dışına mı? (Yeri gelmişken, şu bilgiyi paylaşayım: Arjantin’in % 2’si, yerli; % 15’i, melez. Bolivya’nın ise, yarıdan fazlası yerli.)
-  Mayıs Meydanı’nda, Malvinas Adaları Savaşı’nın gazilerinin asıp bıraktığı pankartlar vardı; “bizi, unutmayın”, “unutmak, ihanettir” türünden. Malvinas Adaları, İngiltere’nin ‘Falklands’ olarak adlandırdığı adaların Arjantin’deki adı. Arjantin ve İngiltere, 1982’de, bu adalar için savaşmıştı; ve Arjantin, yenilmişti.
- Sokaklarda birçok protesto pullaması gördüm; ama Arjantin’in güncel siyasetini pek bilmediğim için anlayamadım. Yakında anlamaya başlarım.
- Buenos Aires yolu boyunca, şuanki devlet başkanı olan Cristina Fernandez de Kirchner’i destekleyen yazılamalar gördüm. “Haydi Cristina”, “Yürü Be Cristina” gibi yazılardı bunlar. Halk, seviyor herhalde Cristina’yı. Belki de, ikinci Evita olarak görüyorlar.
- Mayıs Caddesi’nde, iki tane kocaman ilaç süpermarketi var. Bildiğiniz, süpermarket; ama tüm raflarda ilaç var. Nedir olay, anlamadım...
- Sokak sanatçılarından caz dinledim. Çok iyilerdi. İki saksafoncu, bir gitarcı, bir basçı, bir de davulcudan oluşuyorlardı.
- Daha önce başvuru yaptığım üniversitelerden birinin, kaldığım otelin yanındaki ikinci yapı olduğunu farkettim...
- Hava kararınca; Mayıs Caddesi’ni, insan seli almaya başladı. Sağa sola bakındım; meğer, caddenin toplamında yüzlerce insan, otobüs bekliyormuş. Kongre Meydanı da, Mayıs Meydanı da, aynı ölçüde kalabalıktı. Nereye gidip nereden geliyorlar bu insanlar... Bu kentin tangoluk hüznü bundan mı ileri geliyor... Bir samba çıkmamış bu kentten; neşe çıkmamış; hüzün çıkmış, tango çıkmış...


Herşey Kaloriferin Çalışmasına Bağlı

Gözlemden sonra, yemek yiyecek bir yer aradım. Mayıs Caddesi üstündeki tüm lokantalar, Avrupa görüntülü ve pahalı. Ara sokaklarından kavramak istedim kenti; ve otelin ilk ara sokağındaki esnaf lokantasını keşfettim. Burada ilk Arjantin yemeklerini yedim: Paella türünden sarışın bir pilav. İçinde, küçük tavuk parçaları, rendelenmiş havuç ve bezelye vardı. Pilav için, iki küçük kutuda parmesan (toz peynir) verdiler. Parmesanla çok lezzetli oluyor. Üstüne, bir de, pizza biçiminde yuvarlak yapılan, Arjantin’e özgü kıymalı böreği denedim (empanada değil bu). Gerisini otele götürmek üzere bir büyük su aldım. Lokanta ve bakkal, yanyana, hatta içiçe; ve sahibi, aynı. Sanırım yabancı olduğum için kazık yedim: 48 Peso ödedim (11 Dolar). Arjantin’de, krizden sonra ve kimi yerlerde hâlâ, yabancılara özel bir tarife olduğunu; yabancılara herşeyin iki katının ödettirildiğini duymuştum. Herhalde, bana da bu özel tarife uygulandı. Belki de uygulanmamıştır. Önümüzdeki günlerde öğreneceğim. Oradan kahveye gidip yeni prizimle internetteki işleri hallettim ve otele geldim.

İşte oteldeyim. Saatlerdir, hiç durmadan günce yazıyorum... Şimdi saat, gecenin 2:30’u. Hava, iyice soğudu. Gün içinde ılımandı. Ben bu soğuğu İstanbul kışlarından iyi bilirim. Kesin, don soğuğu bu. Tekerlekli bir kalorifer peteği var odada. Çalıştıramadım, bir daha mı denesem... Parmaklarım dondu. Bırrrrrr... Buenos Aires’te odadan ayrılma saati, 10:00. Bakalım: Sabah ya uzatacağım bu oteli ya da başka bir yer bakacağım. Herşey, kaloriferin çalışmasına bağlı...

İçiniz/içimiz ısınsın diye, Şilili grup Quilapayun’dan ‘Buenos Aires’in Kadınları’ adlı parça gelsin, çevirdiğim sözleriyle birlikte:


Las Mujeres De Buenos Aires,


Buenos Aires’in Kadınları

Buenos Aires’in kadınları
Cisimsiz giysileriyle
İnerler soluk ve zarif,
Saydam otomobillerden.

Buenos Aires’in kadınları
Uğurluyorlar yolcuları.
Rüya gibi dudakları var
Alacakaranlık gibi gülüşleri.

Buenos Aires’in kadınları
Soyunuyorlar ayışığında,
Seriyorlar fantezilerini
Macera çimlerine.

Büyük Buenos Aires’in kadınları,
Ya seni bekliyorlar iskelede,
Ya da uzaklaşıyorlar birlikte
Düşünce caddelerinde.

Buenos Aires’in kadınları
Kuş taşırlar göğüslerinde,
Göçmen kırlangıçları,
Uçan, gelişigüzelcesine.

Buenos Aires’in kadınları
Durmazlar çağırırsan,
Basıp giderler yüzer gibi
Dalgalarında kalçalarının.

Buenos Aires’in kadınları
Mahallenin prensesleridir onlar,
Ki giyinirler
Unutuş sanatının dilini.

Büyük Buenos Aires’in kadınları,
Bırakırsan kaçıp giderler:
Bulutlara uçuşurlar,
Seni anılara bırakırlar.
Büyük Buenos Aires’in kadınları!



Quilapayun, Şilili grup
Çeviren: Ulaş Başar Gezgin
Şuradan dinlenebilir: Las Mujeres De Buenos Aires,




Dr. Ulaş Başar Gezgin
Latin Amerika’da Bir Gezgin: http://latinamerikadabirgezgin.blogspot.com/
Facebook/Yüzdefteri: http://www.facebook.com/gezginulas  
Facebook/Yüzdefteri Yazar Sayfası: http://www.facebook.com/Ulas.Basar.Gezgin
Ulas Basar Gezgin Okurları:  http://www.facebook.com/groups/214939625258670/ 
E-mail: ulasbasar@gmail.com  
2011 Sonrasındaki Şiirler: http://gezginulas.blogspot.com 
Kendi Sesinden Şiir Kaydı: http://soundcloud.com/ulas-basar-gezgin
Gezgin Kaynakça (Tüm Yapıtları): 

No comments:

Post a Comment