Monday, June 11, 2012

Arjantin’de Tango Mevsimi


Latin Amerika’da Bir Gezgin: Latin Amerika Güncesi (13)

Arjantin’de Tango Mevsimi

Dr. Ulaş Başar Gezgin, 10 Haziran 2012, Buenos Aires

Aslında, Arjantin’de, ‘tango mevsimi’ diye birşey yok; çünkü her mevsim, tangoyla gelir, tangoyla gider Arjantin’de. Bugün, pazar. Sokak tangosu görmek için en uygun gün; ve zaten, Latin Amerika kentlerindeki en renkli gün de pazar; çünkü pazarlar kurulur, şenlikler yapılır buralarda pazarları.


Sokak Tangosu Nerede?

İşte sokak tangosu izlemek için, ünlü panayır semti San Telmo’ya gidiyorum bugün. Benden sonra gelecekler için, yolu tarif edeyim: Gezi rehberlerindeki kafa karıştırıcı tariflerin tersine, San Telmo, kolayda. İki yol var: En kolayı, Mayıs Meydanı’ndan gitmek. Mayıs Caddesi’ni arkanıza alarak, Mayıs Meydanı Piramidi’nin tam sağında olan Savunma (Defensa) Sokağı’na girin. Sokağa, pazar günleri, girişinden San Telmo’nun Dorrego Meydanı’na kadar, tümüyle pazar kuruluyor. Buenos Aires’in en renkli sokağı, pazar günü gitmek koşuluyla, bu sokak. Diğer yol ise, Bağımsızlık (Independencia) Caddesi’nden gitmek. Mayıs Caddesi’nden 9 Temmuz Caddesi’ne çıkıp Dikilitaş’ı arkanıza alarak yürüyün. Bağımsızlık Caddesi’ni geçin; 3. sokak olan Humberto Primero (Humberto 1) Sokağı’na girin; düz gidin; orada.  


Arjantin’de Deniz Gezmiş’le Karşılaşma

Buenos Aires’in en eski mahallesi olan San Telmo’nun adı, denizcilerin koruyucusu olduğuna inanılan Aziz Pedro González Telmo’dan (1190-1246) geliyor. Arnavut kaldırımlı olan sokaklarda, lokanta, kahve, dükkan vb. olarak kullanılan birçok tarihsel yapı var. İlk yıllarında, tuğlacılara ve liman işçilerine ev sahipliği yapan semt, Buenos Aires’te, liman dışında, kapitalizmin ilk geliştiği yer oluyor. Örneğin, ilk yel değirmeni de burada. (İlk yel değirmeni burada ise, Buenos Aires’in ilk Don Kişot’u, buraya mutlaka uğramıştır.:)) San Telmo’da, Katolik Kilisesi’ne ek olarak, Rus göçmenlerin 100 yıl önce yaptırdığı Ortodoks Kilisesi de var. Semtte, insanların ve sokakların buluşma noktası, Dorrego Meydanı. Burada, antika ve el işi pazarı kuruluyor (bkz. http://www.feriadesantelmo.com/). Sokaklarda rastgele (bu sözcüğü çok kullandığımın farkındayım) dolaşıyorum; ve “müziğin götürdüğü yere git” felsefesine uygun olarak müziği izliyorum. Bu müzik, evet o. Deniz Gezmiş’in son isteği olan Rodrigo’nun Gitar Konçertosu. Dinliyorum; ve çalanlar, bunun benim için ne anlama geldiğini bilmiyorlar elbette. Sonra, düşünüyorum: Latin Amerika’da asılan onca insandan biri de bunu istemiştir belki son isteği olarak. Belki, bu konçertoyu benim gördüğüm yerden gören biri daha vardır dinleyiciler arasında. Kimbilir...


TNG 101 Sokak Tangosu’na Giriş-1

Sonra, tango çalmaya başlıyor iki gitarist abi. Bunlar, Trio Gotico grubunun üyeleri (bkz. http://www.youtube.com/watch?v=0j3Ee2XOQ4Y ). Para toplamıyorlar, sidilerini satıyorlar ve peynir-ekmek gibi gidiyor sidiler. İşte dayı ve teyze de başladı tangoya. Nereden çıkmış bu ‘tango’ dedikleri? 19. yüzyılın son çeyreğinde, Buenos Aires’in işçi mahallelerinden çıkıyor. Adının kökeni, tartışmalı; İspanyolca’dan ya da bir Afrika dilinden geldiği düşünülüyor. Müzik olarak tango, Küba, Arjantin, Afrika ve Avrupa öğelerinin bir bileşimi. Tangonun olmazsa olmaz çalgısı, Almanya kökenli olan ve akordeonun akrabası olarak nitelenebilecek ‘bandoneon’ adlı çalgı. Tipik bir tango orkestrası, altılı oluyor: 2 bandoneon, 2 keman, piyano ve bas.

Gramofondan dinlendiğinde iyice nostalji yapan, aşkı hüzünsüz yaşatmayan tango, sokaklarda, bilgisayarlardan çalınıyor artık... Yine de, eski tramvayın olduğu kadar eski aşkların da izlerini taşıyan San Telmo, yüz yıl öncesinde yaşıyor birçok açıdan. Yoksulların dansı olan tango, kısa sürede, orta sınıf ve üst sınıfı etkileyip onların önemli bir balo etkinliği oluyor. Ekonomik kriz döneminde, düşüşe geçiyor; diktatörlük dönemlerinde ise, halkın örgütlenmesinden korkan Arjantin Ordusu tarafından yasaklanıyor. İşte, şimdi, karşımda, 70’lik bir çift, 20’li yaşlarda gibiler. Bu, sanki ayrı bir dil. Çevirmen gerekiyor ya da en azından sözlük. Şu siteleri buluyorum; bana, videoları ve çizimleriyle birçok tango öğesini öğretmekte başarılı olan: http://www.tangoterms.com ve http://www.havefunwithtango.com  
Şuradaki resimler de iyi bir fikir veriyor: http://en.wikipedia.org/wiki/Figures_of_Argentine_tango


AR 102: Arjantin Mutfağı’na Giriş- 2

Yiyecek olarak neler satılıyor San Telmo ve çevresinde? Bir kere, daha önce anlattığım empanadalar var. İçecek olarak, Kolombiya kahvesi, kola ve diğer gazlı içecekler, yaygın. Kola, Arjantin’de aşırı yaygın. Pazarlama yöntemleri başarılı olmuş. Meyve suyu kültürü zayıf. Bir de, Brezilya’dayken içtiğim mate çayı var elbette. Ancak, sokakta aldığım mate, şekerli su kadar kötüydü. Brezilya’nın matesi daha iyiydi. Çay satılmıyor sokaklarda. Benim gibi bir tiryaki için, bu, kötü bir haber. Zaten su ısıtıcı da yolda kırıldığı için, çalışırken çay içmeye hasretim.

Bir diğer sokak yemeği, tortilla. Bunu ‘Latin pidesi’ olarak çevirebiliriz. İspanya kökenli olan tortilla, dünyada, Meksika Mutfağı’nın bir yemeği olarak biliniyor. Her Latin ülkesinde farklı farklı yapılıyor. İspanyol safran pilavı paella da yaygın olarak satılıyor. Bunu da, ‘Latin pilavı’ olarak çevirebiliriz. Bu pilav, her tür etle yapılmakla birlikte, en çok deniz ürünlüsü biliniyor. Paellanın, Arapların elindeki İspanya’da çıktığı ve yaygınlaştığı ve dolayısıyla Arap etkileri taşıdığı düşünülüyor. Buenos Aires’teki en doyurucu sokak yemeğinin milanesa (Milanolu) olduğuna karar verdim. Yarım ekmek boyunca ince kesilmiş et oluyor. İçine, isteğe göre, sahanda kırılmış yumurta ve/ya da ince kaşar peyniri konabiliyor. Mayıs Meydanı’nın arkasındaki liman bölgesinde, milanesa, 9 Peso (2 Dolar) idi; otelin yakınındaki pastanede ise 20 Peso (4.5 Dolar). Bir de barbekü türü olan parilla satılıyor. Yeri gelmişken ekleyeyim: Açık büfede, daha sonra denediğim diğer Arjantin etlerinin hepsi, sakatattı. Sakatatı çok seven bir ülke.  


Che’nin Arkadaşı Usame Bin Ladin

Pazar sokağı boyunca, ara sokaklardan müzikler yükseliyor; “müziğin götürdüğü yere git” felsefesi, yine iş başında. Önce El Afronte Tango Orkestrası’nı dinliyorum sokakta (bkz. http://www.elafronte.com.ar/ ). Altılı tipik bir tango orkestrası bu. Bandoneon çalanları izlemek, özellikle keyifli (bkz. http://www.youtube.com/watch?v=QkduKMb2dAE ). Ondan sonra, solo bir gitarist. Sonra bir caz grubu, saksofon, gitar, davul ve bastan oluşan. Karayip Korsanları’ndaki Jack Sparrow’un kılığına bürünmüş bir genç... Resim çektirenler, para koyuyorlar önüne... Sonra bir müzik daha... Bu müzik? Mikis Theodorakis’in yazdığı Zorba film müziği bu! (bkz. http://www.youtube.com/watch?v=LL4UYNZ22-A&feature=fvwrel ). Zorba gibi dans edesim geliyor! :)

Neler neler satılmıyor ki burada ve öyle bir kalabalık... Motorlu araca kapalı 5-10 kilometrelik Savunma Sokağı’nda, ucu bucağı görünmeyen bir insan seli. Bu kalabalığı, bir tek 1 Mayıs meydanlarında gördüm. Tütsüler, şapkalar, Aymara (Bolivya) pan flütleri, Afrika davulları, lambalar, fenerler, avizeler ve kitaplar... Evet, ikinci el kitaplar... Tezgahlarda, en çok, Borges, Neruda, Cortazar ve Galeano görüyorum. Sonra, birçok Che tişörtü ve Rosa Lüksemburg’lu bir duyuru. Bu, geçende gösteride gördüğüm Halk Meclisi’nin (Asambleas del Pueblo, bkz. http://www.asambleasdelpueblo.com.ar/ ) tezgahı. Pazarda, Che’li tişörtler, şapkalar, çantalar vb. yanında, dergilerini ve kitaplarını satıyorlar. İlginç, aslında; çünkü Türkiye’de, solcuların, pazarda dergi-kitap vb. sattıklarını düşünsenize. Bir yandan da, mantıklı belki; çünkü bir ülkede en geniş kesimlere ulaşmanın iyi bir yoludur, pazarda tezgah açmak. Burada gördüğüm bir tişört, beni şaşırtıyor: Che tişörtlerinin yanında satılan bu tişörtte, Usama Bin Ladin var ve şöyle yazıyor: “Terör Olmadan Devrim Olmaz! – Halk Meclisi.” Bin Ladin’le Che’nin yanyana konması ve solculara ‘terörist’ diyenlerin ağzından çıkma bir söz. Şaşırttı...  


Buenos Aires Limanı’nda

Pazar sokağını baştan başa geçip Mayıs Meydanı’na geliyorum. Yine bir Eminönü manzarası: Kuşlar için yem satanlar; kuşlara yem atanların kollarına konan kuşlar... Arkada, Pembe Köşk. Köşkün meydanı ile Mayıs Meydanı arasına bariyerler konmuş; ama içeri girilebiliyor. Oradan aşağıya iniyorum. Bir milanesa alıyorum; kuşlarla birlikte yiyorum. Ben yerken, dökülen kırıntıları da onlar yiyor; sonra bir parça ekmeği bölüyorum onlara. Kuşlarla yemek yemek ne hoş.

İşte limandayım. Bir tarafı zengin muhiti, pahalı apartmanlar bölgesi. İleride ise, ekolojik park. Buenos Airesliler, denizin tadını çıkaramıyor. Denizin çok küçük bir bölümü, kamuya açık. Üst sınıfların erişimine de kapalı, deniz. Her taraf, liman için kapatılmış. Çok zevksiz. İstanbul’da ne güzel yürür insan, deniz boyunca. Buenos Aires, kıyı kenti olmasına karşın, denizi var mı yok mu anlaşılamıyor. ‘Zona Portuaria’ denen bu bölgede, ekoloji parkı, Uruguay gemilerinin kalktığı Buquebus şirketi, jandarma vd. var. Burası, Retiro’nun hemen aşağısı. Buenos Aires’e ayak bastığım otobüs durağı, limanın orası; ama deniz yok ortada. Yine de, ekoloji parkı, güzel. 1970’lerde açılmış olan park, deniz ve ırmak arasındaki kıyıya toprak doldurularak oluşturulmuş.

Retiro’ya geliyorum oradan yürüyerek. Otobüs terminalinin aşağısında, büyük bir süpermarket var. İçeri giriyorum. Arjantin, gerçekten pahalı bir ülke. Akşam için çerez alacağım; ama çerezler de başka aburcuburlar da el yakıyor. Fakirin çerezi çekirdekle çıkıyorum dışarı. Liman boyu ilerliyorum. Jandarmayı geçiyorum ve yolumu kaybediyorum. Yolun iki tarafı da konteynır bölgesi. Hiç kimse yok. Arabalar geçiyor ama tek bir yaya yok. Biri, orada, “ya paran ya canın” dese, zor bir durum olurdu. “Çıkışı yakındır” diye düşünerek ilerliyorum. Yakın falan değil! Gecekondu bölgesi çıkıyor karşıma; köşe başındakiler, bakıyor bana kuşkuyla. Yabancı olduğumu anlasalar, yandık. Kimse de karışamaz o taraflarda. Bir taksi durduruyorum. Neyse ki, düzgün bir taksiciymiş. Taksimetreyi açıyor ve yürüdüğüm yolu gerisin geri ediyoruz. Beterin beteri var...


Tango Yapamayacak Kadar Yaşlanmak

Şimdi Retiro’dayım yeniden. Metroya biniyorum. Metronun yerleri ve duvarları öyle pis ki; Asya’da ya Türkiye’de olsa, insan, utanır da buna ‘metro’ diyemez. Köşede 3-5 çocuk oturuyor, tahminime göre, bir yerli dili konuşan. 5-6 yaşında olan çocuk, yolcuların dizlerine oyun kağıdı koyuyor; kağıtları 5 dakika sonra toplarken, yolcuların kartla birlikte para vereceğini umuyor. Yalnızca, karşımda oturan otobüs çalışanı veriyor. O toplarken, bu kez, kalabalık arasında, bir elektro müzik duyuluyor. Sonra, bir genç kız, elinde yoğurt kabı büyüklüğünde bir kova ile para topluyor. Meğer, müzik, görme engelli bir genç erkekten geliyormuş. Hoparlör ve mikrofon taşıyan bu genç, bebeğini önüne bağlamış. Gün boyu, çok sayıda evsiz gördüm ayrıca, Retiro’da, Bağımsızlık çevresinde vb. Hüzünlü bir kent, Buenos Aires.

Metroyla Mayıs Meydanı’na geçiyorum. Oradan San Telmo’ya. Hava, yavaş yavaş kararıyor. Dorrego Meydanı’nda küçük bir pist oluşturulmuş. Tangocular yavaş yavaş beliriyor. Halktan insanlar bunlar. Müzikler, çeşitli; ama her müzik için ayrı ayrı dansları hazır. Çoğunluğu, yaşlı çiftler. Gençler, sevmiyor mu tangoyu? Oturup bir saat onları izliyorum. Gün için güzel bir bitiriş. Mayıs Caddesi’ne dönüp pastaneden 5 tane Latin çöreği (empanada) alıyorum. İşte bu da, akşam yemeğim. Odaya geliyorum. Arjantin şarabına devam. Bu kez, yaşlarına aldırmayıp tango yapan o çiftlerin şerefine... Onlara bakıp yeni bir deyim üretiyorum işte şimdi: “Tango yapamayacak kadar yaşlanmak”...



  
Dr. Ulaş Başar Gezgin
Latin Amerika’da Bir Gezgin: http://latinamerikadabirgezgin.blogspot.com/
Facebook/Yüzdefteri: http://www.facebook.com/gezginulas  
Facebook/Yüzdefteri Yazar Sayfası: http://www.facebook.com/Ulas.Basar.Gezgin
Ulas Basar Gezgin Okurları:  http://www.facebook.com/groups/214939625258670/ 
E-mail: ulasbasar@gmail.com  
2011 Sonrasındaki Şiirler: http://gezginulas.blogspot.com 
Kendi Sesinden Şiir Kaydı: http://soundcloud.com/ulas-basar-gezgin
Gezgin Kaynakça (Tüm Yapıtları): 

No comments:

Post a Comment