Latin Amerika’da
Bir Gezgin: Latin Amerika Güncesi (18)
Mendoza’dan Salta’ya ve Salta’da İlk Gün
Dr.
Ulaş Başar Gezgin, 16 Haziran 2012, Salta, Arjantin
Önceki günceyi yazdıktan sonra, otelin yakınındaki bir
sosisçide karnımı doyurdum; otelden çantaları alıp terminale yürüdüm. Andesmar
Otobüsü’ne bindim (http://www.andesmar.com
). Bindikten bir süre sonra, akşam yemeği verdiler otobüste: Yumurtalı et,
ekmek, jambonlu börek, peynirli çörek ve tatlı. Ondan sonra bir film
gösterildi: This Means War (İspanyolca adı: Esto Es Guerra; bkz. http://en.wikipedia.org/wiki/This_Means_War_(film)
). 2012 yapımı olan bu Holivud filminde, iki ajan arkadaşın aynı kıza aşık
olmaları gibi sıradan bir konu işleniyor.
Şarap ve Dinozor Fosilleri
Otobüs, yolcu almak için San Juan’da duruyor. Mendoza’nınki
kadar olmasa da, San Juan’ın şarabı da ünlü. Sömürgeci dönemde sönük bir yeri
olan 1562 doğumlu kent, bağımsız Arjantin’in krallık yerine cumhuriyet
olmasında etkili olmuş Rahip Justo Santa María de Oro’nun (1772-1836)
memleketi. Cumhuriyetçi rahibin yeğeni, daha sonra, Arjantin’in 7. devlet
başkanı oluyor (Domingo Faustino Sarmiento, 1811-1888). Deprem kuşağında olan
kent, 1944’te harabeye döndükten sonra yeniden kuruluyor. San Juan’da da 25
Mayıs ve 9 Temmuz Caddeleri var. Kentin temel çekim noktaları, şarabı ve
dinozor fosilleri.
Uyku için ışıklar söndürülmeden önce yastık dağıttı
otobüs. Bu coğrafyada şimdiye kadar bindiğim hiç bir otobüste yapılmamıştı bu.
Görevli, mikrofonla açıklama yaptı; kaza vb. gibi acil bir durumda ne yapmamız
gerektiğini anlattı. Profesyonel bir şirket, Andesmar. Bundan sonra geleceklere
öneririm.
Kapitalistleştiremediklerimizden misiniz?
Sabah oluyor. Hava, yine 08:30’da açıyor. Çok geç. Turunç
ağaçlı şirin bir kentten geçiyoruz. Otobüs, gece boyunca, yolcu almak için La
Rioja ve Catamarca kentlerinde durmuş olmalı. 1591 doğumlu La Rioja’nın
ekonomisi, şaraba ve büyükbaş hayvancılığa dayanıyor. Ayrıca, son yıllarda,
ilaç kesiminin merkezi durumunda. La Rioja’daki Talampaya Ulusal Parkı, UNESCO
Dünya Mirası Listesi’nde (bkz. http://www.talampaya.gov.ar/
). Burada, doğal güzellikler, yerli halklardan kalıntılar ve dinozor fosilleri
var. Catamarca’da ise, şarap üretimi yanında, pamuk ve madencilik de, önemli
bir yere sahip. Yol boyunca gördüğümüz tüm kentlerin ekonomilerinde, ağırlığın,
tarım olması, dikkat çekici. Belli ki, Arjantin, kapitalist döngülere tümüyle
girmiş değil henüz.
Tucuman’a gidiyoruz şimdi. 1565 doğumlu San Miguel de
Tucumán, Buenos Aires, Cordoba, Rosario ve Mendoza’dan sonra Arjantin’in
beşinci büyük kenti. ‘Cumhuriyetin bahçesi’ olarak anılan kentin şekerkamışı,
pirinci, tütünü ve meyveleri ünlü. Demokrasi yanlısı şarkılarıyla tanınan değerli
sanatçı Mercedes Sosa (1939-2009), Tucumanlı. Yolda, otobüs görevlisi, bingo
kağıdı ve plastik bir çay kaşığı dağıtıyor. Numaraları okuyor; kağıtta olan
numaraları kaşıkla deliyoruz. Tüm numaraları bir teyze tamamlıyor ve ödül olan
şarabı kapıyor.
Yanımdaki Kızın Okuduğu Kitap
Sabah, bir boks filmi gösteriyorlar. Tucuman’da binen
genç kızlar, sanki gerçek bir boks maçıymış gibi heyecanla izliyorlar. Görüntüleri,
hoş değil. Mendoza kızlarını aratıyorlar. Mendoza kızlarının güzelliği,
anne-babalarının bolca Mendoza şarabı içmesinden kaynaklanıyor olabilir mi?
Şimdi otobüste öğlen yemeği veriliyor. Yemek, bir
sandviç, iki kurabiye ve tarttan oluşuyor. İçecek olarak, dün gece olduğu gibi
sade gazoz veriyorlar. Ben bununla yetinmeyip Mendoza’dan aldığım Latin
çöreklerini de götürüyorum.
Yeni bir film koyuyorlar. Bu, 2012 yapımı ‘The Grey’
(bkz. http://en.wikipedia.org/wiki/The_grey ).
Uçak, buzul bir bölgede düşüyor ve sağ kalanlar, azgın kurtlara karşı hayatta
kalma mücadelesini bir bir kaybediyor. Beni etkiledi bu film. Herbirini kurtlar
yedikçe, üzüldüm. Bu arada, Tucuman’da binip yanıma oturan kızın okuduğu kitabı
merak ettim. Çaktırmadan baktım. Kitabın adı, ‘Seksle İlgili Gerçekler’di. :) Bir
yandan da, cep telefonuna gelenlere bakıyordu. Burada benim yerime, ısrarla, “hep
yemekleri yazıyorsun; kızları da yazsana” diyen arkadaşım oturuyor olsaydı,
neler yapardı? Bunu düşünerek, gülmemek için zor tuttum kendimi. Sonra, “nasıl
oranın bitkileri, hayvanları?” sorusu için, “çok çeşit memeli var” deyişime; “mecaz
mı yaptın?” sorusu için ise, “hiç düşünmemiştim; ama iki anlamda da doğru” diye
yanıt verişime, o Hababam Sınıfı’ndaki Şaban esprisi tadında güldüm.
Salta Eyaleti’nin bir parçası olan Rosario de la
Frontera’ya geldik. Burası, tabelaya göre, Salta’ya (merkeze) 174 kilometre
uzaklıkta. Girişteki bir tabeladaki “Rosario de la Frontera’ya gelin,
sürprizlerimiz var” yazısıyla turist çekmeye çalışıyorlar! :) Sonra, yolcuların
inmesi için, Metan’da durduk. İndiler, devam ettik. Bu Ege kasabası havası
veren kent girişi, Salta’nınki... Salta’ya vardık işte...
Teleferiğin Altında
Terminalde çevreye bakınıyorum. Önceden hazırlanmışım.
San Martin Parkı’nı bulacağım; ve parkı geçince, şehir merkezinde olacağım. Ağaçların
olduğu yere doğru çıkmayı tasarlıyorum. Salta, beklediğimden de kolay. Zaten
terminalin arkası, dağ. Gidecek tek bir yön var. Çıkışta, sağda, teleferiği
görüyorum. O yönde, iki otel tabelası çarpıyor gözüme. İlki, pahalı. Teleferiğin
tam altındaki hoş görünümlü ikincisi ise, ‘180 Peso’ diyor. Buenos Aires’in
göbeğinde, 160 verdiğimi anımsayarak, ayrılıyorum oradan. Şehir merkezine
gitmek için, San Martin Parkı’na giriyorum (bkz. http://www.parquesanmartin.todowebsalta.com.ar/
). Parktaki göl, çok hoş. Kentin göbeğinde böyle bir sulak alan görünce, merkezi
göl olan Vietnam başkenti Hanoi’u anımsıyorum.
Çantalar, ağır; hızlı hareket edemiyorum. Bir yandan,
otel bakıyorum; bir yandan, sağı solu gözlemliyorum. Parkta, çocukların binmesi
için midilli ve lama var. Terkileriyle, dizginleriyle, süslü püslüler... İncik-boncuk
tezgahları açılmış, parkta. Lobutlarla prova yapan gençler var bir de. Parkı
geçip San Martin Caddesi’ne devam ediyorum. Parkın karşısında bir otel var; ama
yalnızca 4 kişilik oda boşmuş. (Var mı bu odayı tutabilmek için gelebilecek 3
kişi? Ama çok geç artık.) Parkı geçtikten sonra ortada otel göremediğimden,
teleferiğin altındaki otele geri dönüyorum. Bu otelin üstünlüğü, Salta’dan
ayrılmak için terminale yürüyerek gidebilmek olacak. Çantam ağır olmasa pek
umursamazdım bunu; ama şimdi durum, farklı.
Dövizciyle Sarılabilirsin Bile!
Yaz havası var Salta’da. Montumu terminalde çıkartıp
bavula koyuyorum. Daha sonra kışlık gömleği de çıkarıyorum, kısa kolluyum
artık. Otel görevlisi, çok yardımsever. Otelin bastırdığı ücretsiz bir harita
var, çok işime yarıyor. Hemen odaya geçiyorum. Otelin avlusunda havuz var.
Havuzbaşı sefası için masalar konmuş. Arkası, dağ. Kuş sesleri ve orman
havasıyla, yol yorgunluğunu unutuyorum. Buradan, Kuzey Şili’nin kumsallarıyla
ünlü kenti İquique’ye (‘2K’ olarak okunuyor) gideceğim. Onun için, çantaları
odaya bıraktıktan sonra, yeniden terminale yürüyorum ve İquique otobüslerini
soruyorum.
Benden sonra gelecekler için ayrıntı: Salta’dan İquique’ye
giden 3 şirket var: Andesmar (yalnızca cuma günü gidiyor), Pullman (değişik
günlerde gidiyor, örneğin pazarları) ve Geminis (az bilinen bu şirketin bileti
daha ucuzdu; ama uzun yol olduğu için güvenemedim). Pazar sabahı için Pullman’dan
bilet aldım. Pazar, sabah 07:00’de Salta’dan çıkacağız; 23:30’da Şili’nin
Calama kentinde olacağız; Calama’dan İquique’ye sabah 06:00’da varacağız. Sabah
7 dışında başka bir saat seçeneği yok. Tüm şirketler, Salta’dan bu saatte
çıkıyor, İquique için. Pazar günü yolda olmak, kötü; çünkü daha önce yazdığım
gibi, Latin kentlerinin en güzel günüdür pazar; pazarların kurulduğu,
kutlamaların yapıldığı gündür. Karayoluyla geçişlerde, sınırda vergi ödenmiyor;
ama Arjantin’den uçakla ayrılırsanız, 25-30 Dolar çıkış vergisi var. Bilet,
toplam 400 Peso idi (90 Dolar). Ancak, kredi kartı kabul etmiyorlar. “Yarın
para bozdururum; bu saatte, döviz büroları ya da bankalar açık olmaz” diye
düşündüm. Neyse ki, 9 Temmuz Meydanı’ndaki döviz bürosu, 20:00’ye kadar açık
oluyor. Dolar bozdurdum, terminale dönüp bileti aldım.
Döviz bürosuyla ilgili ayrıntı vereyim biraz: Sao Paulo’da
ve Buenos Aires’te, döviz büroları, kapalı görüş kabini gibiydi. Altta paranın
girip çıkacabileceği küçük bir boşluk dışında, önünüzde çepeçevre cam ya da
plastik bir bölme oluyor. Bu, bu iki kentteki suç oranıyla ilgili bir gösterge
olarak değerlendirilebilir. Salta’daki döviz bürosunda ise, bölme bulunmuyor.
Dövizciyle sarılabilirsin bile. Demek ki, Salta’da suç oranı düşük.
Turunç Ağaçları, Suriye-Lübnan
Çamaşırhane arıyorum merkezde. Sonunda buluyorum. 19:00’da
verdiğim çamaşırları 21:00’de geri veriyor. Kiloyla değil, torbaya göre ödeme
yapılıyor. 5-6 kiloya toplam 40 Peso (9 Dolar) aldı (Lava Salta Lavenderia,
Alvarado, 483, Tel. (0387) 421 80 05). Cordoba ve Buenos Aires Caddeleri’ne
giriyorum. Buralardan 9 Temmuz Meydanı’na çıkıyorum (bkz. http://www.youtube.com/watch?v=8ebyH4Ha7ow
). Meydandaki heykel, Güney Amerika’nın bağımsızlık kavgasının önderlerinden
olan ve 1824-1827 arasında Salta valiliği görevini yürütmüş Arjantinli ve Bolivyalı
komutan Juan Antonio Álvarez de Arenales’e (1770-1831) ait. Şehrin merkezi
sayılan meydanın yapıları çok hoş. Turunç ağaçları, Mersin’i andırıyor. San
Martin Caddesi’ndeki Suriye-Lübnan yapısı, dikkat çekiyor.
Çok Bilimsel Bir Polis
Buenos Aires’in ve Mendoza’nın tersine, Salta’da birçok
yerli yüz görüyorum. Daha sonra, Salta’nın en yerli-yoğun Arjantin kenti
olduğunu öğreniyorum. Bebekleri koka kolayla yatıştırmaya çalışmalarına
şaşırıyorum. Parkın karşısında, Pablo Neruda Anaokulu’nu görüyorum; isim,
hoşuma gidiyor; tüm diplomaları yakıp bu anaokuluna kaydolasım geliyor. Parktaki
gölün yanında pazar var. Görülmeye değer. Burada, Bolivya bereleri, patikleri
ve hırkaları satılıyor.
Salta’da bira zor bulunuyor. Kentin girişinde ‘Salta’
adlı biranın reklamı vardı; meğer alkolsüzmüş. Mendoza’da her bakkalda şarap ve
bira bulunabilecekken, burada alkol satan bakkallar, azınlıkta. Şarapçı ve bira
satan az sayıdaki bakkaldan biri, Cordoba’da. Bu bakkalda 1 litre bira, 13 Peso
(3 Dolar). Bu parayla, Mendoza’da köpeköldüren alınabiliyordu. Çok tutucu bir
yer galiba. Mendoza daha iyiydi. Daha
önceki gezginlerin mate çayının yaygınlığıyla ilgili gözlemi doğrulanıyor: Parktaki
büfede ‘mate’ yazısını görüp mate istiyorum; “yalnızca sıcak su satıyoruz”
diyorlar. Park yakınındaki karakolu görüyorum. Adı, şu: Bilimsel Polis Ofisi ve
Suçbilim Ofisi. :)
Azgınlara Tüyo
Parkta bir milanesa yiyorum (15 Peso, 3.5 Dolar). Akşam
üzeri ise, en ucuz sosisçiden sosis yiyorum. Sıra olmuş 10 kişi, ucuz yemek
için. Çoğunluğu, yerli. Buenos Aires’te olan türden ucuz barbekü (asado) büfesi
bulamıyorum. Belki yarın bulurum. Odaya dönüyorum oradan. Havanın kararmasıyla
birlikte soğuk bastırıyor; yazdan eser kalmıyor. Bir kış soğuğu değil bu; ama
yaz olmadığı da kesin... Gece için iki battaniye gerekiyor.
Buenos Aires’ten aldığım hazır çorbaları deniyorum. Zapallo
çorbasını deniyorum ilk kez. Bu sebze, Türkçe’de helvacı kabağı olarak geçiyor
(bkz. http://es.wikipedia.org/wiki/Cucurbita_maxima). Bir de Asya’dan alışık olduğum kuşkonmaz çorbası.
İkisini de birşeye benzetemiyorum. Otelde herşey iyi güzel de, bilgisayarı
koyabileceğim masa yok. E tabi, herkes buraya dinlenmeye geliyor; benim gibi,
kitap yazmaya gelmiyor. Bunun için lobide oturmamı öneriyor görevli. Lobideki
yemek masalarında, geç saatlere kadar bilgisayar işleriyle ilgileniyorum. Brezilya’dan
aldığım mate çayından içiyorum bol bol.
Benden sonra buraya gelecek azgın kadınlar/erkekler! Son
söz, size: Buranın yakışıklılarıyla/güzelleriyle tanışmanın en iyi yolu, San
Martin Caddesi üstündeki ve çevresindeki dans merkezlerine kaydolmak... Bu
tüyoyu da verdim ya, benden de bu kadar...
Dr.
Ulaş Başar Gezgin
Facebook/Yüzdefteri: http://www.facebook.com/gezginulas
Facebook/Yüzdefteri Yazar Sayfası: http://www.facebook.com/Ulas.Basar.Gezgin
Ulas Basar
Gezgin Okurları: http://www.facebook.com/groups/214939625258670/
Twitter:http://twitter.com/#!/gezginulas
E-mail: ulasbasar@gmail.com
2011 Sonrasındaki Şiirler: http://gezginulas.blogspot.com
Kendi
Sesinden Şiir Kaydı: http://soundcloud.com/ulas-basar-gezgin
Gezgin Kaynakça (Tüm
Yapıtları):
No comments:
Post a Comment