Sunday, June 3, 2012

Curitiba’da İkinci Gün


Latin Amerika’da Bir Gezgin: Latin Amerika Güncesi (4)

Curitiba’da İkinci Gün

Dr. Ulaş Başar Gezgin, 1 Haziran 2012, Curitiba, Brezilya

Sabah, Erol Anar ve Senyor Ronaldo, beni arabayla aldılar; gezdirdiler. İlk olarak, Oscar Niemeyer Müzesi’ne gittik (http://www.pr.gov.br/mon/). Müze, adını, büyük mimar ve komünist lider Oscar Niemeyer’den alıyor. 1907 doğumlu olan ve hâlâ aramızda olan çınar, Brezilya’nın başkenti Brasilia’daki birçok yapının mimarı olarak dünya çapında bir üne sahip. Yapı, göz biçiminde olduğu için, müzenin halk arasında ‘Göz Müzesi’ olarak anıldığı da oluyor.


Körler Okulundaki Çocuklar

Müzede, Oscar Niemeyer’le ilgili sergiler dışında, kısa süreli resim, fotoğraf, karikatür, tasarım vb. sergileri oluyor. Biz gittiğimizde, Jorge Zalszupin’in mobilya tasarımları sergileniyordu (bkz. http://brazilianfurnituredesign.com/en/designer/modern/jerzy-jorge-zalszupin/ ).
Bir Brezilya bankası olan Itau Bankası’nın 1911-2011 arasındaki Brezilyalı sanatçıları kapsayan koleksiyonu olan ‘1911 - 2011 - Arte Brasileira e Depois, na Coleção Itaú’ görülebiliyordu (bkz. http://www.fcs.mg.gov.br/agenda/2175,1911-2011-arte-brasileira-e-depois-na-colecao-itau.aspx).
Oscar Niemeyer yanında, mimar João Filgueiras Lima’nın ilginç tasarımları, görülmeye değerdi (bkz. http://www.museuoscarniemeyer.org.br/leleentrada_abril2012.html ).    
1911’de Paranagua’da doğan ve 1980’de Curitiba’da hayata gözlerini yuman satranç ustası, heykeltraş ve tasarımcı Erbo Stenzel’in çeşitli portreleri, satranç odası olarak tasarlanmış bir salonda sergileniyordu (bkz. http://www.youtube.com/watch?v=J5zA1QFz51Y ).
Müzenin göz bölümünde ise, Brezilyalı bir çizerin yaşamı anlatılıyor ve çizimleri sergileniyordu.
Sovyet döneminin en önemli fotoğrafçılarından olan ve daha sonra sansür edilmiş Litvanyalı fotoğrafçı Antanas Sutkus’un (d.1939) fotoğrafları da (körler okulundaki çocukların fotoğrafları, özellikle etkileyiciydi), sergilenenler arasındaydı (bkz. http://www.artnet.com/artists/antanas-sutkus/ )
Müzeden, bugünlerde Uluslararası Curitiba Film Festivali’nin gerçekleşmekte olduğunu öğrendik (bkz. http://olhardecinema.com.br/ ). Festival’de, Brezilya, ABD, Fransa, Almanya, Portekiz, Şili, İzlanda, Irak, İspanya, Kolombiya, Bulgaristan, İngiltere, Arjantin ve Hollanda yapımı filmler gösteriliyor.





BR 102: Brezilya Mutfağı’na Giriş-2

Müzeden sonra, Senyor Ronaldo, sağolsun, beni, Brezilya ev yemeklerini öğrenmem için evine götürdü. Eşinin ve torunlarının oturduğu evde, karşılıklı öğlen yemeği yedik. Teyzenin Vietnam’dan geldiğimi öğrenince, ilk iş olarak, parmağıyla tetik çekme işareti yapması, eğlenceliydi.:) Televizyonda, dünya voleybol şampiyonası vardı; Kanada ile Polonya oynuyordu. Brezilya sofralarında, klasik olarak, pilav, kuru fasulye (sos nedeniyle koyu bir renkte) ve makarnanın geldiğini öğrendim. Pilav ve makarnayı birlikte yiyen millet, hatta yanında ekmek de yiyebiliyor! O zaman, ülkede bu kadar kilolu insan olmasına şaşmamalı. Bir de, zaten, ülkenin bol yağlı etleri, ünlü. İçecek olarak, elbette kola, mate (daha önce belirttiğim gibi, bölgeye özgü bir ottan yapılan çay ve içecek) ya da tropikal meyvelerin suları içiliyor. Kahve, çok yaygın; çayın tiryakisi, daha az.


“Seks Yoksa Gerilla da Yok”

Üçüncü durağımız olan Botanik Bahçesi’ne giderken, yolda bir trafik kazasına tanık oluyoruz. Birbirini yumruklama diye bir olay yok. Portekiz etkisindeki Latin Amerika’nın yumuşak, laylaylom olduğu söyleniyor (ya da Taycası’yla ‘sabay sabay’). Botanik Bahçesi, Curitiba’nın simgesi (bkz. http://www.curitiba-parana.net/parques/jardim-botanico.htm ). Asya’daki botanik bahçelerine göre daha küçük bulsam da, yine de, yapısı, hoş. Burayı dolaşmak, yarım saati bulmaz ve bulmuyor. Girişteki kahvede, mateler ve kahveler eşliğinde, havadan sudan, siyasetten yaşamdan konuşuyoruz.

Latin Amerika’daki gerilla hareketlerinin, Che’nin yolundan oldukça uzaklaştıklarını öğreniyorum; ancak bu, Türkiye’de pek bilinmiyor. Solda en kitlesel olan gelenekten gelenlerde, bir Latin Amerika nostaljisi var. Latin Amerika’yla ilgili bilgileri, genellikle 40 yıllık. 40 yılda o köprüden ne sular aktı... Şöyle bir fark (hem fark hem FARC) ortaya çıkıyor örneğin: Günümüz Latin Amerikası’nın gerilla hareketleri, uyuşturucu ve insan ticaretinde başı çekiyor. Bu işler, temel gelir kaynakları. “Devrim için uyuşturucu da satarım insan da” diye bakıyorlar. Böyle olunca, bu örgütler içinde çürüme başlıyor. Mafyayla gerilla arasındaki farkı gören, beri gelsin. Oysa Türkiye’de bir örgüt, uyuşturucu ve/ya da insan ticareti yapıyor olsa bile, “evet yapıyorum” diyemez; bunlara karşı olan bir kamuoyu var Türkiye’de. Seks de bir diğer konu. Latin Amerika’da, gerillalar arasında seks, serbest. Zaten (anlatıcı burada beni güldürüyor:)), seks yoksa, Latin Amerika’da kimse gerilla olmazmış. Türkiye’de ise, seks, yasaktır birçok örgütte. Latin Amerika gerillalarının çocuğu olursa, örgüt, alıyor; gerillalarının yakınlarının yanına teslim ediyor. Çocuğun gerillalarla birlikte yaşaması, yasak.


Hay Seni Gerillalar Kaçıra

Sosyalist bir arkadaşım geliyor aklıma. Diyordu ki, “Latin Amerika’ya gideyim, gerillalar beni kaçırsın, bizim devletten fidye alsınlar. Onlara bir yararım olmuş olur.”:) Şaka olarak güzel de; bunu gerçekten düşünen çılgına, anlatıcı şunları söylüyor: Bu hareketler, sen sosyalistmişsin değilmişsin, bakmıyor. İsterse öldürür, isterse beterini yapar. Adamlarda etik değer yok ki, seni neci olduğuna göre değerlendirsin. Bu sosyalist arkadaşım, bu yarı-şaka yarı-ciddi düşüncesinden vazgeçmişti sonradan; şöyle diyerek: “Bu devlet, benim için para ödemez. Tam tersine, “çok şükür bu heriften kurtulduk” der.” Ben de ekleyeyim: Bir de şunu diyecekler: “Teröristle pazarlık olmaz.” :)


Brezilya’da Hapisteyiz

Alıyor diğer anlatıcı, sözü; ve Brezilya’daki şiddet olaylarının yaygınlığından söz ediyor (bunu Portekiz etkisinin yumuşaklığı görüşü ile çelişkili buluyorum). Kaç tane arkadaşının soyulduğunu, yaralandığını vb. anlatıyor. Suçlular yakalanıyor; hapse giriyor; ama hapisler, çok kalabalık. Şartlı tahliyeyle çıkma seçeneği var. Böylece tahliye edilenler, yine birilerini soyuyor. “Benim vergimle, hapistekileri doyuruyorlar. Olmaz olsun.” diyor anlatıcı. Haklı elbette. Ama havaalanından 20 dakikalık bir uzaklık için yaklaşık 20 Dolarlık bilet kesen bir ülkede, suç oranının yüksek olması, o kadar şaşırtıcı olmasa gerek. Düşük maaşlı askerin ve polisin bile, sivilleri giyip soygun yaptığı da dile getiriliyor. Öte yandan, bu durumu tümüyle yoksulluğa bağlamak, yanlış. İkinci vatanım Vietnam’da, insanlar, yoksul; ama çalmıyorlar. Vietnam’da, aile yapısı, çok güçlü. Uzak akrabalar bile, yakın akrabalar kadar yakın sayılıyor. Annenin kardeşi de dayı, annenin kuzeninin dayısının halasının oğlu da (attım şimdi) dayı. Çin’de, Küba’da, Sovyetler’de devrim önderleri, ‘amca’, ‘dayı’ vb. olarak adlandırılmaz; ama Vietnam’da Ho Çi Min, Ho Amca’dır. Herkesin amcasıdır o; ailemizden biridir. Belki bu güçlü aile yapısıdır Vietnam’da yoksulluğa karşın suç oranının düşük olmasını sağlayan. Vietnam’da, istediğim saatte, hiç bir kaygı duymadan rahatlıkla dolaşabiliyorken; Brezilya’da, hava karardı mı, otele hapislik başlıyor. “Yaşasın Vietnam!” desem, yadırgayan olur mu?


Telli, Telli, Telli, Şu Telli Opera

Bugün, son durağımız, Ópera de Arame, diğer adıyla Telli Opera (bkz. http://www.curitiba-parana.net/opera-arame.htm ). Bu, sanat etkinliklerinin yapıldığı saydam bir yapı. Buraya suyun üstündeki telli yol üzerinden gidiliyor. Muhteşem bir doğa güzelliğinin ortasında. Bir yanında ise, bir çağlayan var ki, sesiyle, motorlaşmış kafalara format atmayı başarıyor. Çıkarken, karşıdaki dükkandan şeftali şarabı alıyorum. Dönerken, yolda bir sürü üniversite görüyoruz. Halil Cibran Meydanı, Arap Anıtı, Curitiba Halk Parkı (Passeio Público, bkz. http://www.parquesepracasdecuritiba.com.br/parques/passeio-publico.html) ve eyalet ve belediye yapıları, yolumuzun üstünde.

Eve dönüyorum. Bedenim hâlâ Vietnam’a ayarlı olduğundan, geldiğim gibi uyuyakalıyorum. Bir uyanıyorum ki geceyarısı... Gazeteye bir Curitiba yazısı yazıp gönderiyorum...  
Teşekkürler Erol Anar! Teşekkürler Senyor Ronaldo!
  


Dr. Ulaş Başar Gezgin
Latin Amerika’da Bir Gezgin: http://latinamerikadabirgezgin.blogspot.com/
Facebook/Yüzdefteri: http://www.facebook.com/gezginulas  
Facebook/Yüzdefteri Yazar Sayfası: http://www.facebook.com/Ulas.Basar.Gezgin
Ulas Basar Gezgin Okurları:  http://www.facebook.com/groups/214939625258670/ 
E-mail: ulasbasar@gmail.com  
2011 Sonrasındaki Şiirler: http://gezginulas.blogspot.com 
Kendi Sesinden Şiir Kaydı: http://soundcloud.com/ulas-basar-gezgin
Gezgin Kaynakça (Tüm Yapıtları): 

No comments:

Post a Comment